
Kitap Adı: Emma
Orijinal Adı: Emma
Yazarı: Jane Austen
Çevirmen: Nihal Yeğinobalı
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 480
GoodReads Puanı: 4.0
YAZAR HAKKINDA
Jane Austen (16 Aralık 1775 - 18 Temmuz 1817) 19. yüzyılda yaşamış İngiliz roman yazarı. Steventon, Hampshire'da 1775'te doğan Jane Austen; 1783'te Oxford'da bir akrabası sayesinde okumuş; eğitimine Southampton'da devam etmiş; en sonunda da kadınlar için bir okul olan Reading, Berkshire'da Abbey okulunda okumuştur. Roman yazmaya 1789'da başlar, 1802'de kendi tanımıyla büyük ve garip biri tarafından (Mr. Wisley) evlenme teklifi alsa da kabul etmez. Babasının 1805'te ölmesinden sonra Southampton'a taşınır. 1809'da Chawton'a zengin kardeşinin yanına taşınır ve günümüzde bu ev bir müze ve turistler için popüler bir yer haline gelir.

Austen, hiç evlilik yapmamış, bunun yerine romanlarının birçok bölümünün geçtiği Bath dahil birkaç yerde ailesiyle birlikte yaşamıştır. Mayıs 1817'de aile, Austen'in hastalığına çare aramak için Winchester'e taşınmış; ancak yazar, iki ay sonra ölmüştür. Cenazesi Winchester Katedrali'nde gömülüdür.
ROMANLARI:
- Sense and Sensibility/Sağduyu ve Duyarlılık - 1811
- Pride and Prejudice - Gurur ve Ön Yargı - 1813
- Mansfield Park/Mansfield Park'ı - 1814
- Emma - 1815
(Vikipedi'den alınmıştır.)
KİTAP HAKKINDA
Jane Austen 1815’te 39 yaşındayken tamamladığı Emma’nın en sevdiği romanı olduğu söyler. Aşk ve Gurur ve Mansfield Parkı gibi romanların yazarının gözbebeğidir bu kitap. Bir taşra kasabasındaki üç genç kızın gerçek aşkı arayışını anlatan roman, bir yandan insan yaradılışının zayıf yönlerini, bir yandan da XIX. yüzyıl İngiliz toplumunun katı ve ikiyüzlü geleneklerini sorgular, inceden inceye alaya alır.
Lord Tennyson, Jane Austen’ı, “Shakespeare’den sonra en büyük İngiliz yazar,” diye niteler. Austen’ın eserleri, Sir Winston Churchill’in başucu kitapları olmuştur.
Austen, kendisini bir minyatür sanatçısı olarak görür; ama bir minyatürcünün, bir “aile romancısı”nın, toplumun yapısı ve kültürel dokusuyla ciddi bir biçimde ilgilenebileceğini kimse anlayamaz. Sağlığında onun başarısını yeterince değerlendirebilen tek olumlu eleştiri Sir Walter Scott’tan gelir. Quarterly Review dergisinde 1816’da Emma üzerine yazdığı yazıda Scott, bu “adsız yazar”ı, yeni gerçekçi gelenek içinde “modern roman”ın yetkin bir örneği olarak selamlar.
(Can Yayınları'nın sayfasından alınmıştır.)
KİTAP İNCELEMESİ
İlk elime aldığımda, su gibi akıp gideceğini ve okurken eğleneceğimden emindim. Austen'in, -her ne kadar bilirkişi olmasam da- belli bir kalıbı var. İngiliz halkını, sosyetesini; gelenekleri sorgularken diğer yandan da olayları bir aşk çevresinde döndürür. Gelenekleri ve katı kuralları inceden alaya alır.

Emma, benim okuduğum ikinci Jane Austen romanı oldu. Gurur ve Önyargı'dan bambaşka bir kalemle tanıştığımı hissettim. Çok sağlam karakterlerle örülmüş roman, gündelik hayatta karşılaştığımız insan ilişkilerini, diyalogları hatta her karakteri öyle güzel sunuyor ki! Biz Miss Bates'in nasıl bir insan olduğunu, yoldan geçerken karşılaşırsak neler konuşabileceğimizi, içten içe nasıl bir samimiyete sahip olduğunu biliyoruz. Karakterleri bizim -şimdilik benim- komşularıma dönüştü. Öyle samimi ve açık bir dille bahsediyor ki karakterlerinden, siz hemencecik kendi hayatınızdaki kişilere uyarlıyorsunuz.
Karakterleri inceleyecek olursak önce Emma ile başlamak isterim. Gayet zengin bir ailenin ikinci kızı olan Emma Woodhouse, evlenmeyeceğinden pek emin birisidir. Akıllı, herkesin sevdiği ve şımartılarak büyütülen bir genç kız olan Emma, biricik yaşlı ve hasta olan babası Mr. Woodhouse'la birlikte Heartfield'de kalır. İyi yetişmiş bir kız ve evinin hanımıdır.

Mr. Woodhouse, toprak sahibi, centilmen birisi olmasına rağmen o da evliliğe karşı birisidir. Biricik kızlarının ondan uzaklaşmasına dayanamaz çünkü burada, onun yanında, rahatları yerindedir. Mr. Woodhouse'u daha çok aşırıkları ile görüyoruz. Yazın bile şöminesinde sıcacık bir ateşi olmalı, kızları onunla ilgilenmeli, konukları sevmesine rağmen kalabalık ortamlarda bulunmayan, yağmur başlayadursun hemen telaşa kapılan bir baba figürüdür. Evlenen kızlar içinde "Ah, zavallı ____" diye bahsederek konuşması ise onun kişiliğindeki yapılardan bir tanesidir.
Emma, mürebbiyesinin evden ayrılmasından sonra, en yakın arkadaşını kaybettiğini düşünür ve kendi için yakın arkadaş arayışına çıkar. Bu sırada gözüne kestirdiği Harriet'i kendisine göre eğitmeye başlar. Her açıdan ona uzaktan olan Harriet, Miss Woodhouse'u örnek almaya başlar ve onun çöpçatanlık girişimlerinin her birine sırılsıklam aşık olarak karşılık verir. Bu kitaptaki en talihsiz ama talihli kişi, bana göre Harriet oldu. Kolayca etkilenen ve duygularının çok yer değiştirdiği birisi. Çok sevdiğimi söyleyemeceğim. Kendisinin nasıl biri olduğunu unutup bambaşka bir benlikle karşımıza çıkması, bir gün önce delicesine aşıkken, şimdi bambaşka birine tutulması; çok uçarı bir karakter demek isterdim ancak hepimiz biliyoruz ki böyle insanlar da günlük hayatımızın bir parçası.

Düzenli olarak ziyarete gelen, eniştesinin ağabeyi Mr. Knightley ise beyefendiliğin su götürmez örneklerinden birisidir. Kibarlığı, centilmen duruşu birleşip biraz da Emma'ya öğütler verip kulağını çekmesi çok eğlenceliydi. Tabi, Emma açısından daha çok utanç, kızgınlık ve pişmanlık demekti.

Özellikle bahsetmek istediğim bir kişi ise Mrs. Elton. Ne kadar sinir bozucu ve geveze bir kadın olduğunu anlatamam! Neyin nesidir bir anda gelmesiyle, gösteriş meraklısı bir kadın nasıl oluyorsa onu bizlere göstermeye başladı, Austen. Benim görüşüme göre, bu karakterin diyalogu, davranış biçimi (hem eşine hem diğer insanlara) çok iyi anlatılmıştı. Bu kitapta zaten diyaloglar ve karakterlerin birbirlerini tarif etmesi müthişti!

Miss Bates'ten bahsetmezsem kendimi gerçekten kötü hissederim. Bir muazzam anlatılan karakter de oydu! Konuşması sırasında, nefes almadan, ardı sıra dizdiği kelimeleri ve konudan konuya atlayışını zihnimde tam olarak canlandırdığımı söylemek istiyorum sizlere. Çok güzel tarif edilmiş bir karakterdi. Bazı kısımlarda sıkıldığımı da belirteyim. Biraz nefes alın, sevgili Miss Bates!

Son olarak da Jane Fairfax'ten bahsetmek istiyorum. Öyle ketum bir karakter daha önce bir kitapta okuduğumu anımsamıyorum. Sessiz, sakin, her daim saygılı, zarifliğin ve güzelliğin harika karşılığı olması, tabii ki insanın merakını uyandırıyor. Nitekim, bunun ardında neler saklandığını da şaşırtıcı bir şekilde öğreniyoruz.

Özetleyecek olursam, Jane Austen'in kurgusunu bu kitapla çok beğendim ve kaleminden çıkmış diğer eserleri de okumayı sabırsızlıkla bekliyorum. İnsani değerler hakkında farklı tiplerin düşüncelerini ve nasıl şekillendirdiklerini okuduk Emma ile. Sadece bununla kalmayıp, inceden alaylarıyla güzel bir toplumsal eleştiriydi. Baştan sona gerçeklikten ödün vermeden, bize bir sürü şeyi öğreten ve bunu göstererek içimize işleten Austen, Emma ile gerçek bir üstat olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.
Beni heyecanlandırarak gece yarısından sonra saat ikiye kadar ayakta tutan Emma'yı, sizlere gönül rahatlığıyla öneriyorum. İçinde beklediğinizden fazlasını bulacaksınız. Herkese keyifli okumalar!
Puanım:
ℂℂℂℂℂ/5
Yorumlarınızı, fikirlerinizi ve önerilerinizi benimle paylaşmayı unutmayın, lütfen! 💗
Emma (2020)
Emma (1996)
Emma BBC TV Serisi (2009)
0 yorum:
Yorum Gönder